1878
Rus-Türk Savaşı, San Stefano Anlaşması (Ayastefanos), Berlin konferansı
1877-1878 Rus-Türk Savaşında Türkler yenildiler. Rus Ordusu Balkan ve Kafkas cephelerinde başarı elde etti. Rus Ordusu Balkanlar’da Bulgaristan’ı ele geçirerek İstanbul’a yaklaştı. Kafkas cephesinde ise Ardahan’ı, Toprakkale’i Beyazıt’ı, Kars’ı ve Erzurum’u yani Batı Ermenistan’ın büyük bölümünü ve Batum’u ele geçirdi. Türkler savaşı bitirmek istediler ve barış çağrısında bulundular. Barış antlaşması Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu arasında Mart 1878‘de İstanbul yakınındaki Ayestafanos’da(Yeşilköy) imzalandı.
Ayestefanos antlaşmasının 16. maddesiyle Batı Ermenistan’da Tanzimatlar yapılacağı karar verildi. Antlaşmada şöyle deniyordu “ Rus ordusu tarafından ele geçirilmiş olan Ermenistan’ın Ruslar tarafından Türklere geri verilmesi halinde bu bölgede olaylar çıkabileceği ve bu olaylar gerçekleşeceği takdirde iki ülke arasında sorunlar oluşabileceği düşünülmektedir. Bu sebeple Babıâli Ermeni nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde Ermenilerin ihtiyaçlarını karşılamalı, reformlar yapmalı ve Ermenileri Çerkezlerden ve Kürtlerden korumalıdır”.
Ayestefanos antlaşması Rus Diplomasisinin zaferiydi. Bu durum tüm batılı devletleri Osmanlı’nın artık tamamen Rusya’ya bağımlı olacağını düşündürerek çok rahatsız etti. Bu durumda Rusya, Avrupa ile olan askeri dengeleri bozacak ve bu Avrupa’nın hiç de hoşuna gitmeyecekti. Bismark’ın desteğini alan İngiltere ve Avusturya-Macaristan böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceklerdi. Bu devletler Ayestefanos antlaşmasının tekrar gözden geçirilmesi için bir komisyonun oluşturulmasını sağlayabildiler.
Berlin’de 1878 senesinde yapılan ve Bismark tarafından yönetilen konferans 13 Haziranda başlayıp 13 Temmuza kadar sürdü. Konferansta İngiltere, Avusturya-Macaristan, Almanya, Fransa ve İtalya’nın yardımlarıyla Osmanlı Ayestefanos antlaşmasının tekrar gözden geçirilmesini ve değişikliklere gidilmesini sağlayabildi. Böylece Osmanlı üzerindeki Rusya etkisi yerini Avrupa’ya bırakmış oldu.
Konferans sonucunda Rusya Osmanlı’ya Erzurum’u ve Beyazıt’ı geri verdi. Rusya’ya sadece Ardahan, Kars ve Batum bırakıldı. Berlin konferansında Ermeni sorunu 61. maddeyle değişikliklere uğradı. Ayestefanos antlaşmasının 16. maddesiyle arasında Ermeniler aleyhine birçok değişiklik vardı.
Eğer Ayestefanos antlaşması uygulansaydı Batı Ermenistan’da Rus askerleri gözetiminde reformlar yapılacaktı ama bu durumda Rus Askerleri bölgeden çıkartılıyorlardı ve dolayısıyla reform konusu Türkiye’nin inisiyatifine kalıyordu. Bu durumda batı Ermenistan’da bazı değişiklikler yapılacak ve Osmanlı belirli sürelerde bu değişikliklerden Avrupa’yı haberdar edecekti. Değişikliklerden kasıt, bu durumda sadece can güvenliğinin ve kontrolün sağlanmasıydı. Kabaca Berlin Konferansı sonucunda Ayestefanos antlaşmasıyla Ermeniler tarafından ele geçirilen avantajlı durum ortadan kalkmış oldu. Berlin Konferansından sonra Osmanlı Sultanı ve önde gelenleri Ermeni sorunun halledilmesi için en iyi yolun Ermenileri ortadan kaldırmak olduğu konusunda hemfikirdiler. Osmanlı’yı Batının kendi içişlerine karışmasını engelleyecek yol bu olacaktı çünkü batı Ermeni sorunun kullanarak Osmanlının iç işlerine karışmayı alışkanlık haline getirmişti. Bu alışkanlığı bir an önce ortadan kaldırmak gerekiyordu.
1891
Abdülhamit “Hamidiye Alaylarını” kuruyor
Berlin Konferansında Batı devletleri Abdülhamit’e Ermenileri Çerkezlerden ve Kürtlerden koruması ve can ve mal güvenliğinin sağlanmasını öğütlemişlerdi. Fakat Abdülhamit Çerkezler Kürtler tarafından gerçekleştirilen tüm Ermeni Karşıtı hareketleri desteklemekteydi. Bunun en iyi örneği Berlin Konferansından hemen sonra, 1891 yılında Sultanın adıyla kurulan “Hamidiye Alaylarını” kurulmasıydı. Bu alaylar 30 kişilik Kürtlerden oluşuyor ve Osmanlı ordusundan bağımız olarak Ermeni şehri olan Erzincan ve çevresinde hareket ediyordu. Hamidiye Alaylarının esas amacı tüm imparatorluktaki Ermeni katliamlarını gerçekleştirmekti.
1894-1896
Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeki toplu katliamları- Sasunundaki Müdafaa Hareketi
19. yüzyılda Ermenilere yapılan katliamların en önemlileri kuşkusuz 1894-1896 yıllarında gerçekleştirildi. Bu yıllarda ilk darbeyi Bitlis vilayetin bağlı Sasun aldı. Sasun her zaman Türk saldırılarına müdahale etmesiyle dikkatleri üzerine çekiyordu. 1894 yılının Ağustos ayında Osmanlı 4.Ordusu Sasun üzerine saldırıya geçti. Güçler orantısız olduğundan Sasun kısa bir süre sonra direnişini kaybetti. Sasun yerle bir edildi. Başkentte başlayan katliamlar Trabzon, Erzincan, Maraş, Kayseri, Erzurum, Diyarbakır, Beyazıt, Harput ve daha birçok şehirde devam ettiler. Osmanlı güçleri katliamları Zeytun’da da yapmayı kalkıştılar halk daha önceden güvenlik önlemleri almayı başarabildiğinden amaçlarına ulaşamadılar. Katliamlar 1896 yılında tekrar başladılar. Toplu katliamlar Konstantinopolis, Urfa, Şebinkarahisar, Amasya, Muş, Merzifon ve İmparatorluğun farklı yerlerinde devam ettiler. 1894-1896 yılları arasında 300 bin Ermeni katledildi. Ermenilerin kayıpları hayatlarını kaybedenlerle sınırlı değillerdi, 100 bin Ermeni zorla İslamiyet’i kabul etti ve yaklaşık bir bu kadar insan da vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar.
10 Haziran 1908
Jön Türklerin Devrimi
İmparatorlukta padişahtan kurtulma arzusu gün geçtikçe daha da artıyordu. Sultanı devirmek için gruplar kuruluyordu. Bu gruplar daha sonra büyüyerek ve güçlenerek adına “Jön Türkler” denilen harekete dönüştüler. Jön Türkler çok kısa zaman içerisinde kendi partilerini “İttihat ve Terakkiyi kurdular”. 1908 yılının Haziranında Jön Türkler Sultan İkinci Abdülhamit hükümetini yıktılar, 1909 yılında tahtan indirdiler.
Jön Türkler 18 yüzyılda gerçekleşen Fransız Devriminden alıntılarla “Özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganlarıyla kendilerini gösterdiler. İmparatorluğun tüm halkları Müslümanlar ve Hıristiyanlar “ kırmızı sultanın” düşüşünü büyük bir coşkuyla seyrettiler. İnsanlar İmparatorlukta yeni bir çağ açılacağını zannettiler. Musa Prensin sözlerine göre o günlerde “Ermeniler, Türkler, Rumlar, sokaklarda mutluluktan kucaklaşıyorlardı”. Ama daha sonra Jön Türklerin aslında maskeler takmış milliyetçiler oldukları ve kendilerinden önceki sultanları gibi kıyım ve katliamları kabul eden bir siyaset izleyecekleri belli oldu. Onların hedefi tüm etnik halkları karıştırarak “temiz” Türk ırkını yaratacaklardı ve bu hedeflerine ulaşırken yollarına çıkacak her engeli bazen toplu katliamlarda yaparak aşacaklardı.
1909 Nisan
Ermenilerin Adana’daki Toplu Katliamları
Jön Türklerin devriminden bir sene sonra 1909 yılında Türk milliyetçiler Kilika bölgesindeki Adana şehrindeki Türkleri Ermenilere karşı kışkırttılar. Bir kaç gün sonra bölgedeki olaylara Türk ordusu müdahale etmeye başladı. Katliamlar Adana dışında diğer Ermeni şehirleri olan Maraş ve Kesapa da sıçradı. Bazı bölgelerde Ermeniler kendilerini müdafaa ettiler ve hayatlarını kurtarmayı başardılar. Katliam bir ay sonra son bulda, bir ay içinde 30000 Ermeni şehit oldu. Jön Türklerin yönetime gelmesine çok sevinen Ermeniler ilk kez şüphe duymaya başlamışlardı.
1910
19. yüzyıl sonunda ve 20. yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğundan geçen demiryolunun inşasına eline alan Almanya Osmanlı üzerinde siyasi egemenlik kurmayı, Hindistan’daki ve Mısır’daki İngiliz, Kafkaslarda ise Rus etkisini hafifletmeyi planlıyordu. Almanya aynı zamanda Batı Ermenistan’ın ekonomik ve jeopolitik gelişmesini bu demiryolunun yapımına bağlıyordu. Almanya’daki siyasi çevreler kuzeydoğuda Türk egemenliğinin güçlenmesi için bölgenin Ermenilerden arındırılması gerektiğini düşünüyorlardı. Bunun için Bağdat Demiryolunun yapımı çok iyi bir hamle olacaktı, demiryolu yapımında Ermenileri çalışırsa, kaliteli iş gücü sağlanmış olacak, bölge Ermenilerden temizlenecek ve Rusya’nın batı Ermenistan üzerindeki etkisi azalacaktı. Ünlü Alman siyasetçi Paolo Rorbach şöyle diyordu “ Batı Ermenistan’dan tüm Ermeniler çıkartılmalı ve yerlerine Trakya’dan ve Rusya’dan gelen Müslümanların yerleştirilmeli, bölge ancak bu adımla Rusya’dan kopartılabilinir” . Rorbach Ermenileri mezopotamyaya gönderilmesini ve bu adımla demiryolunun ekonomik açıdan kalkınacağına idaa ediyordu. Jön Türklerin Ermenileri yok etme planı için Almanların bu fikri çok uygundu.
1911
Jön Türklerin `Selanik` toplantısı
Ermeni sorununun soykırımla çözme fikrine kesin olarak en son 1910 yılının başlarında İttihat ve Terakki Partisini merkez komitesi tarafından yapılan gizli toplantılarında kara verildi. Özellikle 1911 senesinde Selanik’te yapılan toplantılarda esas olarak imparatorlukta yaşayan Türk olmayanların özellikle Ermenilerin Türkleştirme politikalarından bahsediliyordu. Bu toplantıda Jön Türklerin düşünceleri ilk kez yazılı hale dönüşmüş oldu. Bundan sonra da İçişleri bakanı Talat’ın imzasıyla, yerel yönetim makamlarına Ermenilerin yok edilmesini hakkında bilgi veren, gizli telgraflar gönderildi.
1912-1913
Balkan Savaşları
Balkan Savaşları (birincisi 1912 Ekimden 1913 Mayısına kadar, ikincisi ise 1913 Hazirandan-Ağustosuna kadar sürdü) Türkiye ve Balkan ülkeleri arasında cereyan ederken bir taraftan da tüm Avrupa’da birinci dünya savaşı için zemin hazırladı. Birinci Balkan savaşında Türklerin balkanlarda yaşadıkları toprak kayıpları kuşkusuz Ermeni sorunun hatırlanmasına ve bu sorunun Rusya sayesinde uluslararası platformda tartışılmasına meydan vermiş oldu.
1914 Haziran
Ermeni Devrimci Daşnaktsutyun Partisinin Erzurum Toplantısı
1914 Haziranında Erzurum’da Ermeni Devrimci Daşnak Partisinin toplantısı yapıldı. O dönemde zaten yakında savaşın patlak vereceği biliniyordu ve bu toplantının da amacı Ermenilerin olası savaş çıktığında takınacakları tavrın kararlaştırılmasıydı. Jön Türkler bu toplantıdan haberdar olarak toplantıya partinin önemli isimlerinden Naci Beyi ve Şakir Bahattin’i gönderdiler. Naci Beyi ve Bahattin’i Şakir İttihat ve Terakkinin adına Ermenilerden bazı taleplerde bulundular. Birincisi komisyonun Türkiye’deki ve Rusya’daki Ermenilerin savaş çıkması durumunda Türkiye sadık kalacağına dair söz vermesini, ikincisi Ruslara karşı savaşacak Ermeni birliklerinin kurulması, balkanlarda ve Ruslara karşı tavır almaları. Bu sözler yerine getirildiği takdirde savaştan sonra Türkiye’de ve Rusya’da yaşadığı bölgelerde bağımsız ülkelerinin kurulacağıydı. Toplantının sonunda Ermeniler Jön Türk hükümetine savaş durumunda bölgedeki Ermenilerin birbirinden bağımsız hareket edeceğini Türkiye’deki Ermenilerin Türkiye’ye, Rusya’dakiler Rusya’ya sadık kalacaklarını belirttiler. Kafkaslardaki ayaklanma teklifine ise `Konsey başka bir ülkenin vatandaşı olan Rusya Ermeniler adına karar alamaz” maddesini gösterdiler. Bunun dışında konsey kesin bir şekilde “ ...Eğer Türk hükümeti savaşa girerse, ülkenin vatandaşı olan Ermeniler olarak kendilerine verilen her türlü vazifeyi, orduda görev almayı, vatanı korumayı, diğer tüm tebaalar gibi yerine getirecekleridir” maddesini kabul etti. Bu Ermeniler için çok zor bir karardı çünkü bu takdirde Rusya Ermenileri ve Osmanlı Ermenileri birbirleriyle savaşacaklardı. Jön Türkler kararlardan memnun kalmadılar çünkü Rus Ermenilerini Kafkaslarda Ruslara karşı çıkmasını sağlayamadılar. İşte bu yüzden Ermeni soykırımının en önemli aktörlerinden olan Bahattin’i Şakir Rusya’daki Ermeniler adına karar alamayan Daşnaktsuyun Parti Toplantısında “ ama bu ihanettir” diye bağırdı.
1914 Ağustos-Ekim
Birinci Dünya Savaşının Başlaması ve Osmanlı İmparatorluğunun Savaşa Girişi
1 Ağustos 1914 tarihide Birinci Dünya Savaşı başladı ve 4 yıl sürdü. Savaşın iki tarafı İtilaf (İngiltere, Fransa ve Rusya) ve İttifak ( Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya ve daha sonra Osmanlı onlara katıldı) güçleriydi. Savaştan dünya nüfusunun % 75-i yani yaklaşık 1.5 milyar insan savaştan etkilendi. 74 milyon kişi ise savaşa bizzat katıldı. Farklı cephelerde 10 milyon insan şehit, 20 milyon ise gazi oldu. 29 Ekim 1914 Osmanlı hükümeti (İçişleri Bakanı Talat Paşa, Savunma Bakanı Enver Paşa, Donanma Komutanı Cemal Paşa) resmi olarak savaşa girdi. Aylar sonra Enver Paşa bir Amerikan gazetesine savaşa girme sebeplerini şu şekilde açıkladı. “ Kuşkusuz, şu anda dünya Türkiye’nin daha önceki ülke olmadığını anlamakta zorluk çekiyor. Bugün savaşa giren Türk hükümeti değil, Türk halkıdır. İngiliz, Fransız ve Rus gazeteleri Türkiye’nin savaşa Almanlara yardım için girdiğini söylüyorlar. Evet, o an için doğruydu, bugün Avusturya-Macaristan ve Almanya bize yardım ediyorlar biz de onlara, biz savaşa dahil olduk, başka yol yoktu... Rusya, bizim topraklarımızı işgal ederek Karadeniz’de ve Kafkaslarda bizim için tehdit oluşturuyordu. İngiltere Mezopotamya’da faaliyetler içerisindeydi ve Çanakkale’ye donanma göndermişti. Biz bir hafta bekledikten sonra savaşa girdiğimizi ilan ettik. Türkiye bugün 2 milyonluk ordusuyla savaşa hazır. Biz artık dünyaya bazılarının dedikleri gibi ölmediğimizi sağ olduğumuzu silahla anlatmak zorundayız” (Associated press/ 20 Nisan 1915)
Kasım 1914
Ermenilerin Askere Alınması
Türkiye savaşa girdi ve seferberlik başladı. Batı Ermenileri de diğer vatandaşlar gibi askere alındılar.
2 Ocak 1915
Rus ordusu bölgeden ayrıldıktan sonra Urumiye, Salmast’dan Yeni Çulfa’ya doğru yola çıkan Ermeni ve Süryanilerin büyük bir kısmı Türk ve Kürt saldırıları sonucunda öldürüldüler. 12 Ocak’ta Ağvari köyünde 107 Ermeni katledildi.
Şubat
“Üç Komitesinin” kurulması
Ermeni Soykırımının gerçekleştirilmesi için İttihat ve Terakki partisi merkez komitesi 1914 Şubatında Doktor Nazım, Şakir Bahattin ve Mithat Şükrü’nün başkanlığını yapacağı bir komite kurdu. Bu komite Ermenilerin tehciri ve katliamı ile ilgili tüm sorumluluğu üzerine alacaktı. İttihat ve Terakki partisi önde gelen isimlerinden ve Ermeni katliamının mimarlarında olan Doktor Nazımı parti toplantılarının birinde şöyle konuşmuştu. “ Ermeni halkını tam olarak yok etmek gerekmektedir, Ermeni ismi ortadan kaldırılmalı ve bir tek Ermeni bile bırakılmamalıdır. Şu anda savaş durumdayız, bundan daha uygun bir vakit olmayacaktır. Büyük ülkelerin ve basının gürültülü çıkışları bir işe yaramaz, daha sonra da çok geç olur, konu da böylece kapanır. Bu sefer tüm Ermenileri ortadan kaldırmalıyız, en son Ermeni’ye kadar... Ben bu topraklarda yalnızca Türkler yaşasın ve bu topraklara Türkler hakim olsun istiyorum. Türk olamayan tüm unsurlar dinleri milletleri ne olursa olsun kaybolsunlar...” Böylece “üç komitesi”nin kurulmasına kara verildi. Bu komiteye “özel ekip” denen bir ekip de bu Ermeni sorununda komite yardım edilmesi için parti tarafından kuruldu. Bu Özel ekibin yönetimi Şakir Bahattindi. Özel Ekip hapishaneden çıkarılan suçlular ve eski çete üyelerinden oluşuyordu, öyle ki bu insanlara her türlü vahşeti yaptırmak mümkündü.
12 Şubat
Ermeni devlet görevlileri işlerinden çıkarılmaya, Ermeni askerler ordudan lağv edilmeye ve bu askerlerden işçi grupları oluşturulmaya başlandı.
18 Şubat
Jön Türklerin merkez organı yöneticisi Bahattin Şakir parti kollarına özel mektuplarla Ermenilerin katliamı hakkındaki programın oluşturulduğunu haber verdi.
For implementing the Armenian Genocide in an organized and merciless manner, the Union and Progress Party’s Central Committee formed the “Executive Committee of Three” in February 1914, comprised of Doctor Nazim, Shakir Behaeddin and Midhat Shyukri. The Young Turk Triumvirate – Talaat, Enver and Jemal - operated through this committee, which was responsible for the implementation of the deportation and massacre of all the Armenians of the Ottoman Empire. The committee, which had top-level authorization, had resolved all the technical problems connected with deporting and exterminating Armenians – the deportation dates according to regions, the deportation routes and places, the concentration camps for their ultimate annihilation, etc. Doctor Nazim, one of the most important Young Turk leaders and one of the organizers of the Armenian Genocide, made a speech at a secret session of the party, when the final decision to exterminate Armenians was made, stating, “The Armenian nation should be entirely exterminated, so that no Armenian is left in our country and that their name be completely forgotten. Now we are at war and no other such occasion will ever occur. The intervention of the European Powers and the loud protests of the World Press will remain unnoticed, and if they learn about it, they will face a fait accompli and the question will disappear. This time our operations should be directed at total extermination of the Armenians. It is necessary to annihilate them all, till the very last man...I want the Turk and the Turk only to live and impartially rule over this country. Let all the non-Turkish elements go to hell, no matter what nationality or religion they may belong to”. The so-called “Teshkilat mahsuse”, or “Special Organization” that was established by the decision of the Young Turk party was put at the disposal of the “Committee of Three” and was resposible for implementing the Armenian Genocide. The leader of the organization was Shakir Behaeddin. “Teshkilat mahsuse” was formed from criminals freed from prisons for this very purpose, chetens – bands of robbers, bandits and other dregs of society that were capable of and called upon to commit the most hideous of crimes.
19 Şubat
Hapishanelerden katiller ve suçlular Mayıs’daki Erzurum katliamını yapmaları için çıkarıldılar.
Şubat
Ermeni Askerlerin ordudan çıkarılması ve katliamın başlangıcı
Jön Türk hükümeti Ermenilerin katliamına ordudaki Ermeni askerlerden başladı. Böylece Ermenilerin askeri potansiyeli yok edilecekti. Şubat 1915de Savunma bakanı Enver’in verdiği karala tüm Ermeni askerler ordudan çıkarılıp, 50-100 kişilik gruplara ayrılarak öldürüldüler. Böylece Ermeniler katliamın ilk başından itibaren askeri gücü kaybetmiş oldular, böylece saldırılar sırasında evlerini mallarını ve canlarını koruyabilirlerdi. bu nedenle katliama başlandığında Ermeni köylerinde sadece yaşlılar, hastalar, kadınlar ve çocuklar kalmışlardı.
8 Nisan
Batı Ermenilerin tehciri ve katliamların başlaması
Nisan-Haziran
Batı Ermenistan’ın Katli
Ermenilerin ordudan çıkartılıp öldürülmesinden sonraki en büyük darbe 24 Nisan 1915’de gerçekleştirildi. 24 Nisan’da Konstantinopolis Ermenilerinin en önemli kesimi hiçbir resmi gerekçe gösterilmeden tutuklandı ve sürüldü. Bu insanlar arsında Osmanlı Meclisinin Ermeni mebusları, önde gelen yazarlar, avukatlar, gazeteciler, öğretmenler, doktorlar, sanatçılar, din adamları olmak üzere yaklaşık 800 kişi vardı. Bu insanlar ya tehcir yolunda ya da vardıkları şehirde hemen öldürüldüler. Ermeni parti üyeleri de programa uygun olarak toplatılıyor ve öldürülüyordular. Zeytun’un önemli isimlerinden Nazareth çavuş, Van’ın önemli devlet adamı İşkhan, Urfa’nın tüm yerel Ermeni yönetimi yaklaşık 100 kişi de bu kaderden kaçamadılar. Haziranın 15’inde Konstantınpolis’in Sultan Beyazıt meydanında Ermeni Hnchak Partisinin 20 yöneticisi siyasi lider Paramaz da dahil olmak üzere asıldılar. Osmanlı hükümetinin amacı tüm batı Ermenilerinin öncelikle siyasi, askeri ve entelektüellerini öldürmek, böylece onları her anlamda savunmasız ve başkaldırmalarını önleyecek bir ortam yaratmak daha sonra da hepsinin yok edilmesiydi. Yaklaşık 60000 askerin ve entelektüellerin öldürülmesi Ermeniler için çok çaresiz bir durum yarattı. Ermeniler karşı koyma ve direnme güçlerini tamamen kaybettiler böylece soykırımın gerçekleştirilmesi çok daha basit bir hal aldı. Bundan sonra Ermenilerin ana yurdu olan Batı Ermenistan’da, Kilikya’da ve Batı Anadolu’nun bir çok şehrinde Ermeni halkı katledilmeye başlandı. Kırımlar tüm Osmanlıyı sardı.
April 8
First mass deportations and massacres of the population of Western Armenia, in Zeitun
15 Nisan-16 Mayıs
On this day in Constantinople, with no official charge leveled, the selected elite of the Western Armenians were arrested and deported – members of the Turkish Parliament (Mejlis), writers, lawyers, teachers, journalists, physicians, public figures, clergymen, men of art – approximately 800 people. They all were killed on the road to exile, or upon reaching the destination. Armenian party and political figures were arrested and killed as pre-designed. Such was the fate of Nazareth Chaush, the well known leader of Zeytun; Ishkhan, the prominent public figure of Van; the entire leadership of the Armenians of Urfa – close to one hundred people. In June, 1915, in one of the central squares of the capital of the Empire, twenty members of the Henchak Party, led by the prominent party leader Paramaz, were hanged. The orientation, as well as the importance given to this quick strike, were carefully chosen by the Ottoman government. The intention was to behead the Western Armenians, to leave them without military support and political and intellectual leadership, to disorganize and demoralize the general Armenian population, and to preclude every possibility for them to prepare or muster resistance. The slaughter of Armenian soldiers and the decapitation of the intelligentsia proved fatal for Western Armenians, who in fact lost their capacity to organize and resist. This accounts for the relative ease and the devastating scale of the perpetration of the Genocide. Having successfully carried out this first phase, the executioners embarked on a path to arrest, evict and slay Armenians in their ancestral homeland of Western Armenia, Cilicia, and throughout the regions and towns of Western Anatolia. The Armenian massacres and deportations were pervasive across the entire Ottoman Empire from east to west, and north to south.
April 15 – May 16
Van Katliamları ve Van’ın Direnişi
15 Nisanda Van’ın Akants köyünde 500 Ermeni Osmanlı hükümeti tarafından kurşuna dizildi. Katliamlar Van’a yakın 80 köyde sürdü. 3 gün içinde 24000 Ermeni katledildi. 20 Nisan’da tüm köylüleri öldürdükten sonra Türkler Van’a vardılar. Böylece Van direnişi başladı ve 16 Mayıs 1915’e kadar sürdü.
Mayıs-Haziran
Tüm Osmanlıdan kitlesel tehcirler yapıldı.
9 Mayıs
Tokat Tehciri
14 Mayıs
Bayburt Tehciri
14 Mayıs
Sultan kararıyla resmi tehcir hareketi başladı. Bu hareketi Savunma Bakanı Enver yönetti. Kanun köylere ve kasabalara iletildi, Ermeniler toplu olarak tehcir ettirileceklerdi. Böylelikle Ermeniler resmi olarak vatanlarından koparılıp Arap çöllerine sürülmüş oldular.
15-18 Mayıs
Erzurum’dan tüm Ermeniler çıkartıldılar ve 25000 Ermeni öldürüldü
19 Mayıs
Khnusdaki Ermeniler öldürüldüler.
22-25 Mayıs
Konstantinopolis’teki Nuri Osmaniye’de Jön Türklerin “Özel Tim” toplantısı yapıldı. Talat başkanlığındaki toplantıda Ermeni tehciri, tehcirden sonra Ermeni mallarının nasıl paylaşılacağı, boşalan köylere ve evlere kimlerin yerleştirileceği planları yapıldı. Toplantı sonunda plan oluşturulmuştu be böylece planlı bir şekilde katliamlar başlatıldı.
Yabancı devletlerin protesto notası
Yabancı ülkeler Osmanlı da olan bitene kayıtsız kalamazlardı. Bu yüzden birleşerek Türkleri Ermeni kıyımlarıyla suçlayan bir nota gönderdiler. 24 mayıs 1915 yılında aynı anda Londra’da, Paris’te ve Petrograt’ta İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı temsilcilerini Ermeni Katliamlarından dolayı sorumlu tutan resmi ilan yayınlandı. İlanda şöyle deniyordu “ bu ay boyunca Osmanlı hükümeti Ermenistan’da yapılan Kürt ve Türk zulümlerine göz yummuş hatta onları desteklemiştir. Nisan ortalarında Erzurum’da, Muş’ta, Sason’da, Zeytun’da, ve tüm Kilikia’da Ermeni katliamları yapılmıştır. Van ve çevresinde yüzlerce köyde katliamlar yapılmıştır. Van şehri Kürtlerin eline geçmiştir. Bu arada Konstantionopolis’deki masum Ermeni halkı Türk polisi tarafından tutuklanıp olmadık işkencelere maruz kalmaktadır.” Bu resmi ilan 20 yüzyılda bu konuyla ilgili olarak kabul edilmiş ilk resmi belge olması açısından gerçekte de çok önemliydi.
27 Mayıs
Jön Türk hükümeti Talat’ın 22 Mayıs’taki telgrafını onaylayarak içişleri ve dış işlerine bu belgenin yürürlükte olduğunu bildirdi. Aynı gün Talat Ermeni tehcir ve soykırımını içeren telgrafı gönderdi.
1 Haziran
1914 Kasım’dan bu yana Diyarbakır-Harput yol yapımında çalışan 12000 Ermeni asker öldürüldü.
6 Haziran-Temmuz sonları
Arapkir Ermenileri tehcir edildiler ve katliamlar oldu. Fırat kıyısında Arapkir’den çıkan kervanlar kurşunlandılar ve böylece temmuz sonuna kadar Arapkir’deki tüm Ermeniler öldürüldüler.
7 Haziran
Erzincan ve Akn şehirlerinde tehcir başladı.
10 Haziran
Mardin şehrinde tehcir başladı.
11 Haziran
Khotochur şehrinde tehcir başladı.
11 Haziran
Khunusdaki 1700 aile tehcir sırasında katledildi.
14 Haziran-26 Haziran
Erzurum tehciri başladı.
22 Haziran-5 Temmuz
Kayseri tehciri başladı.
24 Haziran
Şebinkarahisar tehciri başladı.
25 Haziran
Bağeşte katliamlar oldu.
26-27 haziran
Harput, Trabzon, Merzifon ve Samsun tehcirleri başladı.
Haziran-Eylül
Ermeni tehcirleri ve müdafaa hareketleri
1 Temmuz
Harput, Mezre, Trabzon ve Beyazıt katliamları.
2 Temmuz
Yozgat ve çevre köylerde katliamlar
10 Temmuz
Muş katliamları başladı. Şehirdeki 15000 Ermeni’den sadece 500 kişi kurtulabildi, köylerdeki 59000’den ise sadece 9000.
15 Temmuz
Erzurum valisi Tahsin merkeze yazdığı mektubunda şöyle diyordu “ Erzurum bölgesinde Ermenilere yapılan zulümler sınırı aştı, kadınlar ve para için yapılanlar çok zalimce ve insanlık dışı şeyler. Bu olayların önü alınmalı ve “teşkilatı mahsusa” adı altında çalışan çetelerde kontrol altına alınmalılar. harput valisinin mektubu ise şöyleydi “ tüm sokaklar kadın ve çocuk cesetleriyle dolu, onları gömmeyi yetiştiremiyoruz. Lütfen milletimizin onuruna korumaya çalışınız”.
Temmuz Ortaları
Diyarbakır’da tehcir ve katliamlar başladı.
18 Temmuz
Sasunu’daki müdafaa hareketi başladı. Türk güçleri şehre saldırıya geçtiler. Başlarına gelecekleri fark ederek Sasunlular direndiler. 3 gün sonra 21 temmuzda Antok dağına çıktılar.
24-28 Temmuz
Ankara ve Konstantinopolis şehirlerinde tehcir başladı. İzmit, Bahçeçik, Armaş, Kayseri, Ankara ve çevre köyle’de tehcir devam etti. Kilikya bölgesinde Antakya, Antep, Kilis, Adıyaman, Karaturan ve Kesap da tehcir devam etti.
30-14 Eylül
Suet(Maraş) bölgesindeki Ermenilerin tehcir kararı çıktığında, halk teslim olmayıp direndi. Müdafaa hareketi “ Musa dağında 40 gün” olarak tarihe geçti ve Eylül 14’e kadar devam etti. 40 gün mücadele ettikten sonra hayatta kalan 4000 Ermeni Türk güçlerinden kurtularak denize ulaşabildiler. burada onları İngiliz ve Fransız gemileri bekliyordu .Günler sonra Port-sait şehrine vardıklar. Yıllar sonra Avusturyalı Franz Verfell Ermeni halkının trajik öyküsünü “Musa dağında 40 gün” adlı kitabında anlattı.
3-11 Ağustos
Afyon-Karahisar, Kayseri,Sivrihisar,Mersin, Adapazarı, Maraş, Eskişehir ve yakınlarındaki köylerde tehcir başladı.
13-21 Ağustos
Ankara, Bursa, Everek, Adana ve yakınlarındaki köylerde tehcir başladı.
Ağustos-Eylül
Batı Ermenilerinin toplu tehciri ile ilgili ilk resmi tanıklıklar yapıldı.
12 Ağustos
Enver Paşa o gün itibarıyla 200.000 Ermeni’nin öldürüldüğünü açıkladı.
19 Ağustos
James Brayz 500.000 Ermeni’nin öldürüldüğünü açıkladı.
31 Ağustos
Talat Paşa Alman Prensi ve büyükelçisi Ernst Honlo-Langenburg’a artık Ermeni Sorununu ortadan kalktığını bildirdi.
14 Eylül
“Newyork Times” 350.000 Ermeni’nin öldürüldüğünü açıkladı.
15 Eylül
Osmanlı Mebussan Meclisi “terkedilmiş mülkler” kanununu onayladı.
1916
7 Mart
Abdullah Nuri İç işleri bakanının 3 martta göndermiş olduğu telgrafa cevap olarak şöyle dedi- 16 Mart 1916da Mesken’da 35.000, Halaba yakın Karıkta 10000, Yemende 20.000 Rasullada 35.000 olmak üzere 100000 Ermeni katledildi.
17 Mart
Rasuldakı 50000 Ermenin tehciri başladı. Tehcirlerin yerini daha sonra katliamlar aldılar ne hazirana kadar devam ettiler. Daha sonra Der-Zordaki 200000 Ermeni’nin katli gerçekleşti.
22 Haziran-13 Temmuz
Farklı yerlerde katliamlar yapıldı. Kayseri’de 10000 kişilik bir işçi kafilesi katledi. Erzurum’un batısında 9000, Zara’da 1000, tokadın ilçelerinden Reşadiyede 1000. Katliamlar ancak 13 Temmuz’da son buldular, toplam katledilen Ermeni sayısı 21000 çıkmıştı.
10 Ağustos
Jön Türkler Kudus ve Konstantinopolis Patrikanesinin işleyişini resmi şekilde durdurdular. Sadece merkezi Kudus olacak Kilikya Patrikanesine dokunulmadı.
Ekim
ABD başkanı Vudrov Wilson ABD Kongresinden destek alarak 8-9 ekimi” Ermenistan’a yardım günleri” ilan ettiler.
26 Kasım
Ermeni temsilciler heyeti başkanı Boğos Nubar Paşa, Mark Sacks(İngiltere), George picko(Fransa)da imzaladıkları anlaşmaya göre Fransız ordusunda bir doğu birliği kurulacak ve bu birlik Ermeni topraklarının kurtarılması için çalışacaktı. Aralık 1918de bu birlik “Ermeni lejyonu” adını aldı.
1917
Ocak
Alman Büyükelçiliğinden Geobert Enver, Talat ve Halil Paşalarla görüşüp Ermenileri din değiştirmeye zorlamalarının askeri hiçbir amacı olmadığını ve bunu bir an önce sona erdirmeleri hakkında konuştu.
25 Ekim
Bolşevikler Lenin önderliğinde Rusya’da devrim yaptılar. Bolşevikler yönetimi ele geçirdikten sonra savaşı bırakmaya ve Batı Ermenistan’dan askerleri çıkarmaya başladılar. Böylece Türk hükümeti kaybettiği toprakları almayı planlamanın yanı sıra batı Ermenistan’ı tamamen işgal etti.
1918
Mart
3 Marta yeni Bolşevik hükümeti Brest Litovsk antlaşması İtiffak devletleri olan Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Türkiye ile anlaşma imzalayarak İtilaf güçlerinden ayrılmış ve karşısında durduğu ülkelerle arasını düzeltmiş oldu. Bu antlaşmayla Rusya ve sözü geçen ülkeler arasında savaş bitmiş oldu. Rusya doğu Anadolu’dan özellikle Kars, Ardahan ve Batum bölgelerinden askerlerini çıkaracaktım. Bu antlaşma 8 kasım 1917de “ barış Antlaşmasının” mantıki devamıydı. Brest Litovsk antlaşması ile Ermenilerin Kafkaslardaki durumu oldukça kötüye gitmeye başladı. 29 Aralık 1917’de Bolşevikler tarafından kabul edilen “Batı Ermenistan’ın kendi kaderini tayin etme” kararı yerini bu toprakların Türklere verilmesi kararı aldı. Aylar sonra 20 Eylülde Rusya Dışişleri Bakanı Çiçerin imzaladığı Notayla Brest Litovsk antlaşmasıyla Türklere toprak bırakma kararını geçersizliğini ilan etti. Geçici bir antlaşma olan Brest Litovsk antlaşması ile bile olsa daha bir kaç ay önce Rus askerlerinin koruduğu Batı Ermenistan topraklarını artık Ermeniler geri verilmesi umudu kaybolmuştu. Brest Litovsk antlaşması genişlemek isteyen Türklere çok büyük şanslar veriyordu. var olan durumdan yararlanarak 5 aralık 1917 Erzincan ateşkesini ihlal eden Türk ordusu saldırıya geçip Erzincan, Erzurum, Sarıkamış, Karsı 15 Mayısta ise Alexantropol’u ele geçirdi. Batı Ermenistan yaşam savaşı vermekteydi.
Mayıs
Sardarapat mücadelesi ve Ermenistan Cumhuriyetinin İlanı
Türk güçleri Sardarapatı işgal ettiler. Ermeni ordusu Türk ordusuna karşı ölüm kalım savaşı vermeye başladı. Sardarapat’ta Ermeni Ordusunu General Silikyan yönetiyordu.27 Mayısta Türk ordusu büyük kayıplara uğramış bir durumda Aleksandropola kaçtı.
28 Mayıs
Ermenistan Cumhuriyeti’nin İlanı. Yeni Ermeni cumhuriyeti varlığına 2 sene Ermenistan SSCB bünyesine girene kadar devam etti.
Haziran-Eylül
4 Haziran 1918 Batum antlaşmasını ihlal ederek Türk güçleri Aleksandropole saldırdılar. Ermenilerin 15 saat süren müdafaa hareketi dolayısıyla Erzurum, Kars, Ardahan ve Artvin’deki kaçaklar şehri terk edebildiler. Türkler kalanların hepsini kılıçtan geçirdiler. 15 Eylül’de Türk ordusuna bağlı olarak çalışan “vahşi ordu” Tatar güçleri Baku’deki Ermeni katliamını gerçekleştirdiler. Yaklaşık 30000 Ermeni katledildi.
19 Eylül
Ürdün’deki Arara tepesinde Fransız ordusundaki Ermeni kuvvetleri ve Türk ordusu arasında çatışma yaşandı. Bu cephede Ermeni kuvvetleri sayesinde Fransızlar büyük bir başarıya imza attılar.
1918
30 Ekim
Mondros Müzakeresi İtilaf ve İttifak güçleri arasında imzalandı. Böylece Türkiye Birinci Dünya savaşında kaybeden taraf olarak tanındı. Ankara’da kurulan hükümet Mondros ateşkesini kabul etmediklerini belirtiler.
Kasım aralık
28 Kasımda doğu (Ermeni) lejyonu Kilikya bölgesine girerek Aleksandret limanı aldı, daha sonra 17-19 aralıkta Kilikya’da birçok stratejik bölgeyi daha aldı.
1919
28 Şubat
Türkiye’deki milliyetçilik ve Kemalizm’in güçlenmesiyle Şubat 28’de Halep’teki Ermeni katliamı gerçekleştirildi.
23 Haziran
Kazım Karabekir ve Mustafa kemal başkanlığında Erzurum kongresi yapıldı. Katılımcılardan bazıları eski Jön Türklerdendiler. Ağustos 7de biten Toplantıda Türkiye’nin bölünmezliği ve dokunulmazlığı hakkında kararlar alındı.
1920
21 Ocak-12 Şubat
21 Ocakta Türk milliyetçilerine karşı şubat 12ye kadar süren Maraş mücadelesi yapıldı. 11 Şubat’ta Fransız güçleri Maraş’tan çıktılar, Fransızları Ermeniler takip etti ama yolda iki grup da Türkler tarafından saldırıya uğrayıp katledildiler. Ermeniler 3000-5000 kayıp verirken Fransızlar 800-1200 arasında kayıp verdiler.
27 Ocak
Konstantinepolis’deki Askeri şurada Mustafa Kemal şunları söyledi “ bu paşalar inanılmaz, akıllara sığmayan, anlatılmayacak suçlarda bulundular, kendi kişisel çıkarları için memleketi bugüne getirdiler. Bu insanlar her çeşit işkenceyi yaptılar, tehciri başlattılar, katliamlar yaptılar, benzin dökerek zavallı yaşlıları ateşe verdiler, kendi aileleri ve eşleri yanında genç kızlara ve kadınlara tecavüz ettiler, çocukları ailelerinden ayırdılar. Ermenilerin tüm mal varlığına el koydular. İnsanları anlatılmaz işkencelerle Musul’a kadar sürdüler. Binlercesini denize döktüler, binlercesini dinini değiştirmesi için zorladılar, yaşlı insanları acımasızca günlerce yürüttüler, çalıştırdılar, kadınları tarihte benzeri olmayan genelevlere attılar.
23 Mart
Khosorov Pek Sultanov başkanlığındaki Müsavat çeteleri Şuşi’ye saldırıp 30000 Ermeni’yi katlettiler, şehri talan ettiler ve Ermeni mahallelerini ateşe verdiler.
23 Mart-15 Ekim
Hacn Mücadelesi
23 Martta Türk milliyetçilerine ve Jön Türklere gösterilen mücadele 15 ekim 1920de sona erdi.
1 Nisan 1920- 8 Şubat 1921
1 Nisanda Antep’deki Ermenilerin direniş hareketi başladı 8 şubat 1921 de sonuna ulaştı.
5 Haziran
Şubat 1919’da jön Türkler savaş sırasında ülkeyi kötü yönetmek ve savaş suçlarından dolayı yargılanmaya başladılar. Bu suçlar içinde savaş sırasında Ermenilerin tehcirini planlama ve uygulama suçları da vardı. Jön Türkler savaş sonunda ülkeyi terk ettiklerinden dolayı, cezaları gelecek bir tarihe bırakıldı.
5 Haziran”da jön Türklerin önde gelenlerinden savaş suçundan yargılanıp 31 Haziran’da suçlulardan dördü Talat, Cemal, Enver ve Nazım ölüm cezasına çarptırıldılar. Kalan 27 kişiyse farklı yıllar içeren cezalara çarptırıldılar.
4 Ağustos
4 Ağustosta Adana’da Mihran Damatyan başkanlığında Kilikia’da Ermeni Bağımsızlığı ilan edildi.( Fransız mandasında Ermeni yerel yönetimi). Ama bu bağımsızlık sadece bildirgede kaldı keskinleşen İngiliz-Fransız tartışmalarından dolayı Fransızlar Türk tarafına geçip Kilikia’da Ermeni Bağımsızlığını tanımadılar.
10 Ağustos
Paris’in Sevr banliyosunde kazanan ülkeler Türkiye ile 13 bölümden ve 433 maddeden oluşan bir antlaşma imzaladılar. Antlaşmanın 88. maddesiyle Türkiye Ermenistan’ı bağımsız ve özgür bir ülke olarak tanıyacaktı. 89. ve 90. maddelerle Türkiye ve Ermenistan arasındaki sınır Van, Erzurum, Bitlis vilayetlerinden geçeceğinin ve bölgenin Osmanlı askerlerinden temizlenmesi, Ermenilerin denize çıkmaları sorunlarının Amerika başkanının insiyatifine bırakılması Türkler tarafından kabul edildi.
23 Eylül
Savaş ilanında bulunmadan Türk güçleri Ermenistan’a saldırdılar. Türk-Ermeni savaşı başladı. Türkler Aleksandropol’u kuşattılar. Akhelkelek bölgesinde 30 köyde talan yapıldı ve insanlar kılıçtan geçirildi.
Kasım-Aralık
ABD Başkanı Wilson Ermenistan sınırı hakkında karar verirken Bolşevik kızıl ordusu tüm Kafkasya’yı ele geçirmeye başladılar. Kasım sonunda Kızıl ordu Ermenistan’a girdi, Daşnak hükümeti daha fazla kan dökülmemesi için hükümeti Bolşeviklere devretti. 23 Aralıkta Ermenistan SSCB’ye girmiş oldu.
1921
15 Mart 1921-Haziran 1922
15 Martta Ermeni soykırımının mimarlarından biri olan Talat öldürüldü. Suikasti gerçekleştiren Soğomon Tehleryandı. Bu suikast ilk defa 1919 sonbaharında Daşnak Partisnin 9. konferansı sırasında “Nemesis”( yunan mitolojisinde intikam tanrısı) oluşması sırasında karar verilmişti. Nemesis Jön Türklerin Ermeni soykırımını planlayan kadrolarından intikam alacaktı.
Nemesis kesin ve detaylı planı olan ve gelecekte intikam almak için birçok faaliyetlerde bulunacak bir gruptu. Haziranda Tehleryan’ın yargılanmasına başlandı. Avrupa kamuoyu sayesinde Tehleryan ceza almadı. 6 Aralık’ta Roma’da benzer bir cinayeti Arşavir Şirakyan gerçekleştirdi. Şirakyan Jön Türk hükümeti birinci sekreteri Sait Halimi vurdu.7 Nisan 1922de Berlin’de Arşavir Şirakyan ve Aram Erkanyan Trabzon eski valisi Cemal Azmi’yi ve teşkilatı Mahsusa kurucusu Behattin Şakiri öldürdüler. 25 Haziranda Stephan Dzaghikyan, Artaşes Gevorgyan, ve Petros Ter-Poghosyan tarafından Tifliste Ermeni soykırımının öncülerinden Cemal Paşa öldürüldü.
16 Mart
Moskova’da Sovyetler ve Türkiye barış ve dostluk antlaşması imzalandı. Antlaşmanın imzalandığı tarih Sovyetlerin Ermenistan’a doğru genişleme politikası olduğunu bildiği Türkiye’ye destek bir dönemdi.
20 Mart
Londra’da Türkiye-Fransa antlaşması imzalandı.
13 Ekim
Karsta Türkiye ve Sovyet bünyesine yeni girmiş Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan arasında anlaşma imzalandı bu anlaşma Sovyetler ve Türkiye arasındaki antlaşmadaki Ermenistan hakkındaki kararlar aynı şekilde kalmıştı.
20 Ekim
Ankara’da Türkiye-Fransa antlaşması imzalandı ve aralık 1921’den ve 4 Ocak 1922 tarihleri arasında Fransa Kilikya’daki tüm kuvvetlerini bölgeden çıkardı.
Yeni katliamlardan korkan 160000 Kilikya Ermeni’si Yunanistan, Lübnan ve Suriye’ye göç etmek zorunda kaldılar.
1922
4 Ağustos
4 Ağustos’ta Orta Asya’da basmacılar ve Sovyet güçlerinin çarpışması sırasında Ermeni asker Hagop Melkumov Osmanlı Savunma bakanı Enver paşayı öldürdü.
9 Eylül
Türk Ordusu İzmir’e girdi. 10000 Ermeni ve 100000 Rum katledildi. 3 gün sonra şehir ateşe verildi.
Kasım
20 Kasım’da İsviçre’nin Lozan şehrinde Yakın Doğu sorunları ile ilgili bir uluslararası konferans başladı. Konferans 24 Haziran 1923e kadar sürdü. Katılımcılar İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Japonya, Romanya,Yugoslavya,Türkiye ve gözlemci olarak ABD idi. Ermenistan Sovyet bünyesinde olduğu için katılımına izin verilmedi. Lozan Konferansında Ermeni sorunu da tartışıldı. Türk tarafından İsmet Paşa ve Rıza Nur Bey Türkiye sınırları içinde herhangi bir şekilde Ermenistan kurulamayacağını dile getirdiler. Türk tarafı fikrini başarıyla diğer ülkelere kabul ettirdi. sonuç olarak Lozan Antlaşmasının son halinde Ermenistan ve Ermeniler hakkında herhangi bir karar yoktu. Sevr antlaşmasıyla Ermenilere verilmesi öngörülen topraklar Lozan antlaşmasında herhangi bir şekilde yer almadı.
1923
31 Mart
Ankara savaş suçlusu olan tüm Türkleri masum ilan etti.
Eylül
Yeni Türk kanuna göre Ermenilerin bundan sonra Türkiye’ye dönmesi yasaklandı
30 Kasım
Pontus’daki Ermeniler ve Rumlar Tehcir edildi.
1939 Haziran
Aleksandred sancağı kendi halkının isteği dışında zorla Türkiye sınırlarına dahil edildi. Bu nedenle 16-23 haziranda bölgedeki 40000 Ermeni yurtlarını terk edip Suriye ve Lübnan’a kaçtılar.
Eylül
İkinci dünya savaşı başlamadan bir hafta önce Adolf Hitler askerleriyle şöyle seslendi. “ Lehleri kadın, erkek çocuk demeden katledin..... bugün Ermeni soykırımını kim hatırlıyor ki?....”